Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
 

BERLİN (AA) - ABD merkezli Amazon'un bulut bilişim hizmetleri sunan iştiraki Amazon Web Services'in (AWS), Almanya'da 7,8 milyar avroluk yatırım yapmayı planladığı bildirildi.

AWS'den yapılan açıklamada, 2040'a kadar Almanya'ya yapmayı planladıkları 7,8 milyar avroluk bulut yatırımın, Avrupa'nın dijital egemenlik gereksinimlerini karşılama konusundaki uzun vadeli kararlılıklarını yansıttığı ifade edildi.

Şirketin, 2025 sonuna kadar Almanya'nın Brandenburg eyaletinde tüm müşterilerin kullanımına açık olacak birkaç veri merkezi kuracağı belirtilen açıklamada, yeni yatırımın her yıl ülkede ortalama 2 bin 800 tam zamanlı iş pozisyonunu destekleyeceği vurgulandı.

AWS, 8 Mayıs'ta Telefonica Almanya'nın 1 milyon 5G müşterisini teknolojisiyle bulut platformuna taşıyacağını açıklamıştı.

Asıl Müdahale Bundan Sonra

 

BM Genel Sekreterinin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin, Kıbrıs sorununa çözüm getirmek amaçlı müzakere zemininin var olup olmadığı araştırmalarını daha altıncı hafta sonlanmadan bitirdi.

 

Haftalar boyu sürdürdüğü görüşmeler ve girişimleri sonucunda, ortak bir zemin olmadığını gören Holguin ağababası BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü (UNFICYP) Başkanı Colin Stewart’ı detaylı bir şekilde bilgilendirdi.

 

Kendisine gönderilen talimat; “göz boyamaya devam et, görüşmeleri Ankara-Atina, Lefkoşa üçgeninde sürdürür gibi yap ama asıl görevin özellikle KKTC’deki Sivil Toplum Örgütleri ile temas kurmak ve Atlantik İttifakı taraftarı ve Federasyon isteyen Sivil Toplum Örgütlerini tespit etmek olsun” şeklinde oldu.

 

Atlantik İttifakının hedefi belli. 

Kıbrıs adasında var olan 3 devletten, KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Akrotiri Devleti, kendilerine göre ayrılıkçı olan KKTC’yi ortadan kaldırmak, Türk Silahlı Kuvvetlerini adadan çıkarmak ve KKTC’ye inanan Kıbrıs Türklerini sindirmek.

 

İkinci adım;

Türkiye’nin elini Kıbrıs adasından tamamen çektirmek, Mavi Vatan kavramı ile Türkiye’nin Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge haklarını   yok etmek ve Adalar Denizi ile Doğu Akdeniz’i tamamen Atlantik İttifakı’nın kontrolü altına sokarak, Türkiye’yi kendi kara suları içine hapsetmek.

 

Kıbrıs adasını tamamı ile Atlantik İttifakı’nın yönetimi ve egemenliği altına sokmak amaçlı asıl müdahale, 2025 yılının ortalarında, Maria Holquin’in verdiği rapor doğrultusunda, KKTC halkı ve ekonomisi üzerinde oynanacak oyunlar ve manipülasyonlarla başlayacak.

 

İlk hedef, kendilerine göre “uzlaşmaz” olan ve Atlantik İttifakı’nın hedefleri önünde duran ve engeller çıkaran Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’a 2025 yılı Ekim ayı içinde yapılacak “KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettirmek ve kendi istedikleri adayı destekleyerek seçtirmek” olacak.

 

BM Genel Sekreter'inin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin, yaptığı görüşmeler ve araştırmalar sonucunda Atlantik İttifakı sempatizanı ve Kıbrıs’ta Federasyon tipi sözde Rumlardan ve Türklerden oluşacak “Ortak Hükümetin” kurulmasının taraftarı olan sivil toplum örgütlerini, siyasileri, kanaat önderlerini, medya kuruluşlarını, medya mensuplarını, köşe yazarlarını, gazeteleri, sosyal medya aktivistlerini ve etkili olabilecek kişileri tespit etmiş durumda. (Ki ziyaretlerinde bu kişi ve kuruluşları tercih etti.)

 

An itibarı ile KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı ve destekçilerini, anavatan Türkiye’ye güvenen ve yanıbaşında isteyen siyasileri, sivil toplum örgütlerini, medya kuruluşlarını, medya mensuplarını, köşe yazarlarını, gazeteleri, sosyal medya aktivistlerini, etkili olabilecek kişileri itibarsızlaştırmak ve Atlantik İttifakı taraftarı olan grubu harekete geçirmek için bir çalışma programı hazırlanmakta.         

 

Öncelikle bir aksiyon planı ile bütçe belirlenecek.

Aksiyon planı içinde Kıbrıs Türk halkı üzerinde etkili olacak “Yeni bir vizyon” tespit edilmesi ile Atlantik İttifakı taraftarı olan grubun nasıl harekete geçirileceği yer alacak.

İkinci ve en önemli adımı ise harekat planı oluşturacak.

Bu plan içinde; Atlantik İttifakının istek ve vizyonuna sahip siyasi bir partinin veya da çeşitli sivil toplum örgütlerinin kurulması, mitinglerin organize edilmesi, mevcut gazeteler, televizyon kuruluşları, sosyal medya etkinlikleri ve ardı arkası kesilmeyecek süslü ve insanın aklını çelecek vaatlerle Kıbrıs Türk halkının çoğunluğunun, Cumhurbaşkanı Tatar’ın seçildiği günden beri savunduğu “Eşit, egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” fikrinin doğru olmadığına, Kıbrıs’ta Federasyon tipi sözde Rumlardan ve Türklerden oluşacak “Ortak Hükümetin” kurulmasının en doğru çözüm olduğuna  inandırılmasının yöntemleri yer alacak…  

Minareleri gözüken köy, kılavuz istemiyor.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

BM Genel Sekreterinin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin, Kıbrıs sorununa çözüm getirmek amaçlı müzakere zemininin var olup olmadığı araştırmalarını daha altıncı hafta sonlanmadan bitirdi.

 

Haftalar boyu sürdürdüğü görüşmeler ve girişimleri sonucunda, ortak bir zemin olmadığını gören Holguin ağababası BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü (UNFICYP) Başkanı Colin Stewart’ı detaylı bir şekilde bilgilendirdi.

 

Kendisine gönderilen talimat; “göz boyamaya devam et, görüşmeleri Ankara-Atina, Lefkoşa üçgeninde sürdürür gibi yap ama asıl görevin özellikle KKTC’deki Sivil Toplum Örgütleri ile temas kurmak ve Atlantik İttifakı taraftarı ve Federasyon isteyen Sivil Toplum Örgütlerini tespit etmek olsun” şeklinde oldu.

 

Atlantik İttifakının hedefi belli. 

Kıbrıs adasında var olan 3 devletten, KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Akrotiri Devleti, kendilerine göre ayrılıkçı olan KKTC’yi ortadan kaldırmak, Türk Silahlı Kuvvetlerini adadan çıkarmak ve KKTC’ye inanan Kıbrıs Türklerini sindirmek.

 

İkinci adım;

Türkiye’nin elini Kıbrıs adasından tamamen çektirmek, Mavi Vatan kavramı ile Türkiye’nin Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge haklarını   yok etmek ve Adalar Denizi ile Doğu Akdeniz’i tamamen Atlantik İttifakı’nın kontrolü altına sokarak, Türkiye’yi kendi kara suları içine hapsetmek.

 

Kıbrıs adasını tamamı ile Atlantik İttifakı’nın yönetimi ve egemenliği altına sokmak amaçlı asıl müdahale, 2025 yılının ortalarında, Maria Holquin’in verdiği rapor doğrultusunda, KKTC halkı ve ekonomisi üzerinde oynanacak oyunlar ve manipülasyonlarla başlayacak.

 

İlk hedef, kendilerine göre “uzlaşmaz” olan ve Atlantik İttifakı’nın hedefleri önünde duran ve engeller çıkaran Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’a 2025 yılı Ekim ayı içinde yapılacak “KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettirmek ve kendi istedikleri adayı destekleyerek seçtirmek” olacak.

 

BM Genel Sekreter'inin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin, yaptığı görüşmeler ve araştırmalar sonucunda Atlantik İttifakı sempatizanı ve Kıbrıs’ta Federasyon tipi sözde Rumlardan ve Türklerden oluşacak “Ortak Hükümetin” kurulmasının taraftarı olan sivil toplum örgütlerini, siyasileri, kanaat önderlerini, medya kuruluşlarını, medya mensuplarını, köşe yazarlarını, gazeteleri, sosyal medya aktivistlerini ve etkili olabilecek kişileri tespit etmiş durumda. (Ki ziyaretlerinde bu kişi ve kuruluşları tercih etti.)

 

An itibarı ile KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı ve destekçilerini, anavatan Türkiye’ye güvenen ve yanıbaşında isteyen siyasileri, sivil toplum örgütlerini, medya kuruluşlarını, medya mensuplarını, köşe yazarlarını, gazeteleri, sosyal medya aktivistlerini, etkili olabilecek kişileri itibarsızlaştırmak ve Atlantik İttifakı taraftarı olan grubu harekete geçirmek için bir çalışma programı hazırlanmakta.         

 

Öncelikle bir aksiyon planı ile bütçe belirlenecek.

Aksiyon planı içinde Kıbrıs Türk halkı üzerinde etkili olacak “Yeni bir vizyon” tespit edilmesi ile Atlantik İttifakı taraftarı olan grubun nasıl harekete geçirileceği yer alacak.

İkinci ve en önemli adımı ise harekat planı oluşturacak.

Bu plan içinde; Atlantik İttifakının istek ve vizyonuna sahip siyasi bir partinin veya da çeşitli sivil toplum örgütlerinin kurulması, mitinglerin organize edilmesi, mevcut gazeteler, televizyon kuruluşları, sosyal medya etkinlikleri ve ardı arkası kesilmeyecek süslü ve insanın aklını çelecek vaatlerle Kıbrıs Türk halkının çoğunluğunun, Cumhurbaşkanı Tatar’ın seçildiği günden beri savunduğu “Eşit, egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” fikrinin doğru olmadığına, Kıbrıs’ta Federasyon tipi sözde Rumlardan ve Türklerden oluşacak “Ortak Hükümetin” kurulmasının en doğru çözüm olduğuna  inandırılmasının yöntemleri yer alacak…  

Minareleri gözüken köy, kılavuz istemiyor.

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

KÖLN (AA) - Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ile Almanya Federal İçişleri Bakanlığı arasında yapılan anlaşma çerçevesinde, Türkiye'den atanarak gelen din görevlilerinin sayısının kademeli olarak azaltılarak ülkede görev yapacak din görevlilerinin DİTİB tarafından yetiştirilmesi için oluşturulan eğitim programının müfredatı belli oldu.

 

Almanya'da 40 yıldır faaliyet gösteren DİTİB'in faaliyetlerini Türk ve Alman kamuoyuna anlatmak için Köln'deki DİTİB Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıya, DİTİB Genel Başkanı Muharrem Kuzey, Genel Sekreter Eyüp Kalyon, Yönetim Kurulu Üyesi Adem Onur ile Toplum ve İşbirliği Müdürü Zekeriya Altuğ katıldı.

DİTİB Genel Sekreteri Kalyon, burada yaptığı konuşmada, Almanya'da 858 DİTİB camisinde görev alan din görevlilerinin çoğunluğunun Türkiye'den geçici süre görev yapmak için geldiklerini ve bunun kademeli olarak sonlandırılarak, kendi din görevlilerini burada kendileri yetiştireceklerini söyledi.

 

Kalyon, 2019 yılında Almanya'da din görevlisi yetiştirmeye başladıklarını ancak Almanya Federal İçişleri Bakanlığı ile yapılan anlaşma çerçevesinde bu eğitim sistemini genişleteceklerini anlattı.

Almanya'da 858 camilerinin bulunduğunu dile getiren Kalyon, "Sadece bugün değil gelecekte de sağlıklı din hizmeti sunabilmek için farklı modellere ihtiyacımız var. Türkiye'den gelip 4-5 yıl camilerimizde görev alan din görevlilerimiz yerine, din görevlilerimizi burada yetiştirip daha uzun süreli istihdam etmek istiyoruz." diye konuştu.

 

Kalyon, yeni eğitim programının müfredatının hazırlanarak tamamladığını belirterek şunları kaydetti:

"Almanya'da din görevlilerimizi yetiştirmek için yeni bir eğitim formatı başlatıyoruz. Türkiye'de ilahiyat mezunu olan, ikinci dil bilen ya da kültüre-sanata yatkınlığı olan ve müracaat eden kişileri Almanya'ya getirip burada özellikle Almanca eğitimi verip din görevlisi olarak yetiştirmek istiyoruz. Bu kişileri, burada en az 10 yıl istihdam etmeyi planlıyoruz. 2 yıl sürecek eğitim programında, konaklama dahil olmak üzere tüm eğitim maliyetleri tamamen DİTİB'in kendi öz kaynaklarından karşılanacaktır."

 

Kalyon, eğitim programına başvuranların öncelikle ilahiyat mezunu olması ya da İslami ilimlerden mezun olması gerektiğini belirterek, "Bu eğitime katılacak kişilerin DİTİB'de en az 10 yıl çalışma taahhüdünde bulunması gerekiyor. Askeri hizmet sorunu olmaması, sağlık sorunu olmaması gibi bazı şartlar da arıyoruz. Müracaatlara ilginin çok olacağını tahmin ediyoruz. İnternet üzerinden hazırlayacağımız link ile çevrim içi olarak müracaat edebilecekler." dedi.

Türkiye'den atanarak gelen din görevlilerinin sayısının kademeli olarak azaltılacağını söyleyen Kalyon, burada yetiştirilen imamların zaman içinde bu kişilerin yerini alacağını ifade etti.

Alman basın mensuplarının da ilgi gösterdiği toplantıda, DİTİB'in Almanya'da 40 yıldır yürüttüğü faaliyetlere ilişkin bilgi verildi.

 

BERLİN (AA) – Almanya’nın başkenti Berlin’de üniversite öğrencileri Filistin destekçilerine yönelik baskıları, polis şiddetini ve Alman basınının kışkırtmalarını protesto etti.

Berlin Hür Üniversitesi’nin “Silberlaube” binasının önünde toplanan yaklaşık 300 gösterici, son dönemde üniversitelerde Filistin destekçilerinin eylemlerine izin verilmemesine tepki gösterdi. Gösteriye bazı öğretim üyeleri de katılarak öğrencilere destek verdi.

7 Mayıs’ta Hür Üniversitesi'nde yaklaşık 150 öğrencinin üniversitenin iç bahçesinde çadırlar kurarak Filistin’e destek vermek için düzenlediği eyleme polisin müdahalesini eleştiren öğrenciler, üniversite yönetiminden eylemlerde gözaltına alınan öğrenciler hakkındaki suç duyurularını geri çekmesini ve Filistin ile dayanışma gösterilerine izin vermesini istedi.

Öğrenciler, yayımladıkları açık mektupla eyleme destek veren öğretim üyelerini hedef gösteren Alman Bild gazetesine ve açık mektubu eleştiren Eğitim ve Araştırma Bakanı Bettina Stark-Watzinger’e de tepki gösterdi.

Berlin Hür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hajo Funke, burada yaptığı konuşmada, öğrencilerin 7 Mayıs’taki eylemine polis müdahalesini eleştirerek, “Geçen (hafta) salı günkü polis operasyonu, tam 60 yıldır bu üniversitenin bir mensubuyum, yaşadığım en acımasız operasyonlardan biriydi. Bu gerilimin tırmanmasının ifadesiydi.” dedi.

Funke, üniversite yönetimini eleştirerek yetkililerinin olay yerinde bulunmaları ve şiddetin kontrolden çıkmasını engellemek için polis ile konuşması gerektiğini ifade etti.

Bild gazetesi ile Eğitim ve Araştırma Bakanı Stark-Watzinger’e de tepki gösteren Funke, “Bild'in ve Federal Eğitim ve Araştırma Bakanı'nın, başta Berlin üniversitelerindeki öğretim görevlileri olmak üzere 1000'den fazla kişinin yaptığı açıklamaya yönelik saldırıları emsalsizdir ve ABD'de 1950'lerde McCarthy dönemini anımsatıyor. İncelemeden insanlara karşı bu kadar eleştiri yapamazsınız. Onlara bundan dolayı iftira atamazsınız ve bu konuda akademik özgürlüğü tehlikeye atamazsınız. Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanı bunların hiçbirini yapmamalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

- Öğrenciler üniversitelerde Filistin'e destek eylemi yapmıştı

Polis, 3 Mayıs'ta, Berlin Humboldt Üniversitesi bahçesinde oturma eylemi yapan Filistin destekçilerine müdahale ederek çok sayıda öğrenciyi gözaltına almıştı.

Hür Üniversitesi'nde 7 Mayıs’ta yaklaşık 150 öğrenci Filistin’e destek vermek ve Almanya’da Filistin destekçilerine yönelik baskıyı protesto etmek için üniversitenin iç bahçesinde çadırlar kurarak dayanışma kampı oluşturmuştu. Polis, gösteriye müdahale ederek kampı boşaltmış ve çok sayıda Filistin destekçisini gözaltına almıştı.

Bild gazetesi, yayımlanan açık mektubu imzalayarak üniversitelerde gösteri yapan öğrencilere sahip çıkan akademisyenleri hedef göstermiş, Bakan Stark-Watzinger de öğretim üyelerinin açık mektubunu eleştirmişti.

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, şiddetli yağış sonucu sel ve su baskınlarının yaşandığı Saarland eyaletini ziyaret etti.

Scholz, Saarland Eyaleti Başbakanı Anke Rehlinger ile Saabrücken yakınlarındaki Kleinblittersdorf beldesinde incelemelerde bulundu.

 

Vatandaşlarla konuşan ve yetkililerden önlemlere ilişkin bilgi alan Scholz yaptığı açıklamada, burada doğanın nasıl bir güce sahip olduğunun ve nasıl bir yıkıma neden olabileceğinin görüldüğünü belirtti.

Bu tür olaylara her zaman hazırlıklı olunması gerektiğini ifade eden Scholz, burada hem devletin kurumları hem de siviller arasındaki işbirliğinin başarılı bir şekilde yürütüldüğünü anlattı.

Scholz, şimdi acil yardımın ön planda olduğunu belirterek, "Acil durum ve tehlike durumu ortadan kalktıktan sonra ihtiyaç sahiplerine yardım etmek için ne yapılması gerektiği konusunda birbirimizle istişare etmemiz gerekecek." dedi.

 

Böyle bir doğal afetle ilk kez karşı karşıya kalınmadığını ifade eden Scholz, bu yüzden şimdi nelerin yapılması gerektiğine bakacaklarını kaydetti.

Eyalet Başbakanı Rehlinger de, Saarland'ın 36 saatten beri olağanüstü durumda olduğunu kaydetti.

Hasara ilişkin henüz net bilgiye sahip olmadıklarını, ancak büyük zararın oluştuğunun kabul edilmesi gerektiğini aktaran Rehlinger, "Sabah saatlerinden bu yana yağışlar azaldı. Daha az yağmur yağıyor. Bunu, durumu kontrol altına almak için kullanacağız." diye konuştu.

 

Rehlinger, selden ve su baskınlarından etkilenenlere yardım edileceğini kaydetti.

Saarland eyaletinde başta Saarbrücken kenti olmak üzere birçok bölgede yağış sonucu oluşan su baskınları ve sel nedeniyle çok sayıda bina boşaltıldı.

Ottweiler şehir merkezi de tamamen sular altında kaldı ve elektrikler kesildi.

 

Saarbrücken'e bağlı Russhütte ilçesinde ve Neunkirchen bölgesinde insanlar evlerinden botlarla tahliye edildi.

Ülke basınında yer alan görüntülerde nehir ve derelerin su seviyesinin arttığı ve caddelerdeki araçların sular altında kaldığı görülüyor.

Rheinland-Pfalz eyaletinde Trier-Saaburg bölgesinde de su baskınları yaşanırken ağaçlar devrildi ve evlerin bodrum katlarını su bastı.

 
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğündeki sorguları tamamlanan ve Ankara Adliyesi'ne sevk edilen 3 emniyet görevlisi, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına ifade veriyor
 

ANKARA (AA) - Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne ilişkin iddialarda adı geçen ve gözaltına alınan şüphelilerden 3'ü, Ankara Adliyesi'ne sevk edildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne ilişkin davanın firari sanığı Serdar Sertçelik'in iddiaları üzerine, "suç işlemek için anlaşmak", "adil yargılamayı ve tanığı etkilemeye teşebbüs", "görevi kötüye kullanma" ve "suçluyu kayırma" suçlarından başlatılan soruşturma sürüyor.

Soruşturma kapsamında gözaltında bulunan 7 şüpheliden 3'ünün emniyetteki işlemleri tamamlandı.

Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik açılan davanın firari sanığı Serdar Sertçelik'in iddiaları üzerine gözaltına alınan 3 emniyet görevlisi, sabah saatlerinde Ankara Adliyesi'ne getirildi.

Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğündeki sorguları tamamlanan şüpheliler, adliyede soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına ifade veriyor.

Diğer şüphelilerin ifadelerinin alınmasına yönelik işlemlerin Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde sürdüğü, işlemleri tamamlandıktan sonra adliyeye sevk edilecekleri öğrenildi.

KÖLN (AA) - AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından oluşturulan Uluslararası Diplomatlar Birliği'nin (DMW) Almanya'nın Bonn kentinde düzenlenen programında "Barış Elçisi" ödülüne layık görüldü.
 

Bonn Maritim Hotel'deki törende "engelli hakları" konusunda uzun yıllar verdiği mücadeleyle tanınan Bayram'a ödülünü DMW Başkanı Prof. Dr. Günther Meinel takdim etti.

Meinel, yaptığı konuşmada, Bayram'ı Oslo'da Nobel Ödülü'ne de aday göstereceklerini söyledi.

 

Birlik adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a sevgi ve saygılarını ileten DMW Yönetim Kurulu Üyesi Frederick Brabandt da şunları ifade etti:

"Filistin'e verdiğiniz destekten dolayı yürekten teşekkür ediyorum. Filistin'i seviyor ve onlara teşekkür ediyorum. Ayrıca bir gün Filistin, Filistinlilerin hak ettiği şekilde mutlaka Filistinlilerin olacak."

Milletvekili Bayram'a Bonn'daki etkinliğin bir parçası olarak "Barış Elçisi" ödülünü takdim ettiklerini belirten Brabandt, "Kendisini bir kez daha tebrik ediyoruz. Ayrıca barışın sağlanması için kendisini Oslo'da Nobel Ödülü'ne aday göstereceğiz." dedi.

Etkinlikte Bayram'ın yaşamından esinlenilerek çekilen, engelli bireyin hayata tutunma mücadelesini anlatan "Buğday Tanesi" adlı filmin özetinin gösterimi yapıldı.

 

- "Barış içinde ve engelsiz bir dünya istiyoruz"

Milletvekili Bayram, ödül töreninin ardından AA muhabirine, doğanın pandemiyle, depremle ve afetle nice canları aldığını, nicelerini de engelli bıraktığını belirterek, "Bari biz insanlar, birbirimizi öldürmeyelim, engelli bırakmayalım, çocuklarımız ölmesin, insanlar ölmesin, Gazze ölmesin, Filistin ölmesin. Barış içinde ve engelsiz bir dünya istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Haziranın ilk haftası BM'de yapacağı konuşmada tüm dünyaya sesleneceğini dile getiren Bayram, insanlığın barış diline ihtiyacının bulunduğunu anlatacağını söyledi.

 

Turan diyarımız Ata toprağımız Türkistan yurdumuza gitmeyi görmeyi rabbim gönlü yüreği Türklük ülküsüyle yanan,atan kardaşlarıma nasib eylesin.
Yozgatımızın merkezinde doğup yetişen, Adem Karaca’yı 70 yıllarda beri tanıyorum. Ben Almanya’nın Güney bölgesi Stuttgart’ta Adem Karaca’da Almanya’nın başkenti Berlin şehrimize aile birleşimiyle gelen göçmenlerdeniz.


Yozgatımıza her geldiğimde ziyaret ettiğim 12 Eylül 1980 mağduru Mamak C 5 de çile çeken işkence gören, Medrese Yusufiye de pişen büyüğüm, ağabeyim Selahattin Şenliler, Korana hastalığı sonrası şüheda oldu. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Adem Karaca’yı benden sorar, ‘Adem’in Türk İslam ülküsünün bayraktarlığını Berlin şehrinde dalgalandırdığını’ söyler, hizmetlerini anlatırdı.
“Doğan mutlaka Adem’i ziyaret et” demişti. Kısmet olmadı. Berlin’de Ülkü Ocağı başkanı Osman Bayrak kardeşi tanıdığımı, Osman başkanlada ikibinli yıllardan beride görüşmediğimi, rahmetli Selahattin Şenliler başkanıma söylemiştim.


Stuttgart’a dönüşümde Adem Karaca kardeşimi takibime aldım. Selahattin başkanımın sevdiği, saygı gösterdiği kadarda varmış. Adem milli insani İslamı konularda çok aktif olduğunu görmem beni çok sevindirdi. Başkent Berlin Türk nüfusunun çok yoğun olduğu şehirlerinden. Alperen Türk Ocağında uzun yıllar başkanlığınıda yapmış olan gönül insanı, Bozok yaylasının yiğit evladı Adem başkan Cennet mekan Muhsin Yazıcıoğlu’yla başkanla birlikte yol yürümüş, BBP genel başkanı Mustafa Destici başkanın yönetiminde görev almış, geçtiğimiz yıl milletvekilliği seçimlerinde Ankara’dan aday olmuştu.

Turan şairi Ozan Arif bir şiirinde

Ayşe Fatma değil beni ağlatan
Gülmeden ölürsem ona yanarım
Ağlatan TURANDIR başka bir vatan
Bulmadan ölürsem ona yanarım

Bulur bulmaz öpeceğim taşını
Çok özledim ekmegini aşını
Esir Türklerimin gözün yaşını
Silmeden ölürsem ona yanarım

Silinen gözlerin hasreti katı
Kırım’dan hazara koştursam atı
Taşkent yaylasında madimak otu
Yolmadan ölürsem ona yanarım

Madımak toplasam yesem o anda
Yola revan olsam aynı zamanda
Bir gece misafir Azerbaycanda
Kalmadan ölürsem ona yanarım

Azerbaycandanda Kerkük’e varıp
Orda gardaşımın yarasını sarıp
Musulda sazıma bir düzen verip
Çalmadan ölürsem ona yanarım

Saz çaldıktan sonra Musul şehrinden
Ayrılsada aşık ölmez kahrından
Abdestimi yeşil Tuna nehrinden
Almadan ölürsem ona yanarım

Abdesti alınca duyarım hazı
OZAN ARIF ya şehit ol ya gazi
Çin seddinde bir gün sabah namazı
Kılmadan ölürsem ona yanarım.



Dünyayı kasıp kavuran Korona hastalığı içerisinde Atayırdumuza geziye katılan Adem Karaca bu Ata yadigarı topraklara bağlanır buradan ayrılsada kalbinden bir parça burda kalır. Bu hasretliğin sevdanın sonunda tekrar Berlin’den Türkistan’a Alperen arkadaşlarıyla birlikte sefere revan olurlar. Telefonda bilgi veren Adem Karaca;
“2023 ‚de düşünülmüştü malum ülkemizde meydana gelen depremden dolayı iptal etmiştik. 21 Mayıs günü Berlin İstanbul üzeri Taşkent’e geleceğiz. Karayoluyla Kazakistan’a Ahmet Yesevi Türbesini ziyaret edip dua edeceğiz. Sonra Özbekistan topraklarında turumuz devam edecek nasip olursa inşallah , bunu söylemekte fayda var bu turumuz ata topraklarını ziyaret etmek ve oradaki insanlarla buluşturmak ve kaynaştırmak kardeş olduğumuzu hatırlatmak. Bu turumuz kesinlikle ticari amaçlı değildir. Allah bana oradan bir dost kazandırdı onun sayesinde organizemizi yapıyoruz” dedi . Ve konuşmasını şöyle sürdürdü,

Ziyaretimizin ilk durağı
“Kazakistan'ın Türkistan kentinde bulunan Türk tasavvufunun öncüsü Hoca Ahmed Yesevi Türbesi.
Sahih hadisleri ilk defa bir araya getiren İmam Buhari'nın Semerkant'taki kabri.


Şah-ı Nakşibend Hazretleri'nin türbesi…
Hanefi Mezhebinin İtikadda İmamı MATURİDİ’nin kabri olacaktır.
Gönlü yüreği Ata diyarı sevgisiyle çarpan kardeşlerimizi yapacağımız bu gezi turlarına davet ediyorum” dedi. Adem Karaca’yla bu tura katılan gönül dostlarımı yürekten kutluyorum.